15 Nisan 2017 Cumartesi

Dr. Jekyll ile Bay Hyde - Robert Louis Stevenson | Kitap Yorumu



Orijinal Adı: The Strange Case of Dr Jekyll and Mr Hyde
Seri: Yok
Yayınevi: Bordo Siyah
Sayfa Sayısı: 100
Goodreads Puanı: 3.79  (247,943 Oy)

Yorum

  Uzun zamandır merak ediyordum ama yeni okuyabildim ve çok sevdim. Yazar çağının ötesinde kısacık bir başyapıt yazmış, evet başlıyorsunuz ve tam tadını almaya başlarken kitap bitiyor, nasıl bitti anlamıyorsunuz. Biraz daha olsaydı dedirtiyor.

  Kitabın 19. yyda yazıldığına inanmak zor, yazar sanki bugünün psikoloji bilgisine sahipmiş de onu kurguya çevirmiş gibi. İnsanın içindeki iyi-kötüyü ve arasındaki bağlantıyı bulunduğu zamana göre çok farklı bir biçimde işliyor ve size çok güzel bir şekilde sunuyor. Kitabın dili çok akıcı, bir oturuşta bitecek kadar kısa ve sürükleyici, merak ediyorsanız durmayın okuyun derim. :)

Puanım


Bir İdam Mahkûmunun Son Günü - Victor Hugo | Kitap Yorumu - Ve Bir Duyuru!

Duyuru
Herkese merhaba! Şu sıra Sümeyye de bende blogla çok ilgilenemiyoruz, mesela bugün Cumartesi ve normalde bugün bir öneri yazısı yazmış olurduk. Ama işte bu sıra ikimizinde pek zamanı olmadığı için yazılarımız aksıyor ve bizde bir süreliğine Öneri Atölyesi'ne yazı çıkaramayacağız. Bunu söyleyelim istedik ve blog genel olarak eskisi kadar aktif olmayacak muhtemelen. Yine de her fırsatta buralarda olmaya çalışacağız. :)


Bir İdam Mahkûmunun Son Günü

Orijinal Adı: Le Dernier Jour D'un Condamne
Seri: Yok
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 160
Baskı Yılı: 2011
Goodreads Puanı: 3.95  (6,576 Oy)

Yorum

  Kitabı bir kaç gün önce bitirdim ama yeni yorum yazabiliyorum.

  Victor Hugo, çok sevdiğim yazarlardan biridir, zaten Fransız edebiyatının en güçlü ve tanınmış isimlerinden biri. Notre Dame'ın Kamburu ve Sefiller'i okumuş ve çok sevmiştim, Sefiller'in etkisi yıllardır üzerimdedir. 

  Victor Hugo bu kitabında o zamana kadar kimsenin yapmamış olduğu bir şeyi yaparak, idama ve giyotine karşı olan düşüncelerini anlatmak için bir mahkûmun ağzından son gününü ve düşüncelerini kaleme alıyor. Kitap çıkış noktası ile bile kan dondurucu iken okurken iliklerinize kadar titriyorsunuz, bir insanın ölüme, giyotine gitmeden önce yaşadığı şeyleri, düşüncelerini, korkularını okumak ve etkilenmemek mümkün değil. Hele de yazan Victor Hugo olunca. 

  Kitabın başında Victor Hugo'nun idamla ilgili düşüncelerinin bulunduğu bir önsöz vardı ki en az roman kadar etkileyiciydi. Yazar tüm benliği ile idama karşı, o suçluların idam edilmesini değil iyileştirilerek topluma kazandırılmasını savunan ve bunu kitap haline getirecek kadar tutkulu bir insan. Kitap her satırı ile etkileyici ve önemli bir eser, mutlaka okunması gereken kitaplardan biri olduğunu düşünüyorum.

Puanım


14 Nisan 2017 Cuma

Parfümün Dansı - Tom Robbins | Kitap Yorumu


Orijinal Adı: Jitterbug Perfume
Seri: Yok
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Sayfa Sayısı: 432
Baskı Yılı: 2015
Goodreads Puanı: 4.24  (54,047 Oy)

Arka Kapak Yazısı

"Oyunculuk uçarılık değil, bilgeliktir" diyerek çılgınlık derecesinde "oyuncul" romanlar yazan Tom Robbins, bu romanda hayatımızı var eden en temel kavramlar hakkında düşünmeye ve insanın doğayla ilişkisinin kopma sürecinin anlatıldığı düşsel / tarihsel bir yolculuğa çağırıyor bizi.

Batı'dan Doğu'ya, oradan da Yeni Dünya'ya uzanan, ölümsüzlüğü kovalayan ve yüzyıllar süren bir yolculuktur bu. Batı acı çekmeyi seven, mantığa, bireyciliğe ve üretime tapınanların diyarıdır. Doğu, aşka, boş zamana, münzeviliğe, bilinmezliğe hayatında yer veren insanların yaşadığı su ve parfüm diyarıdır. Yeni Dünya'da ise sadece "başarı" ve hırs vardır. Yolculuğun en ilginç kişisi ise keçi ayaklı, zevk ve bereket tanrısı Pan'dır. Pan, insanların duyguları ile düşünceleri arasına duvar çekmeleri, yaşamak yerine, cennete kabul edilmek ve doğayı tahakküm altına almak için çalışmaları; dans, müzik ve aşkla ilgilenmek yerine, doğru ve yanlışla uğraşan Aristo, İsa ve Descartes'a inanmaları ile gücünü yitiren bir tanrıdır. Aynı zamanda Bay Mantıksız, Bay İçgüdü, Bay Hayvani Sır, Bay Çingene, Mastürbasyon, Bay İnatçı Güç, Bay Küstahlık, Bay Doğa Eni İyisini Bilir...dir.

Pan'ın en yakın arkadaşları ise 'insanın kalbiyle yaşamasını' savunan kendi kendinin kralı Alobar ve Kama-Sutra'yı bütün incelikleriyle bilen koku bilgesi Kudra'dır.

Bugün Pan'ın, Alobar'ın ve Kudra'nın izleyicileri günahlarından pişman olmayan günahkârlar, inançsızlar, şehvetli kadınlar, müzisyenler, âşıklar, asiler, şairler ve delilerdir.

Bu kitapta hayatlarını bir 'deney' olarak yaşayanlar anlatılmaz. Onların okumalarına da gerek yoktur!..

Yorum

  Herkese merhaba! Bu sıra yoğunluktan bloga pek uğrayamadım, pek fazla zamanım olmadı ve bende bulduğum zamanları okumak için kullandım. Parfümün Dansı'da Pazartesi bitti ama ben daha yeni yorum yazabiliyorum.

  Parfümün Dansı'nı okuduğum bir kaç yorum sonrasında okumaya karar vermiştim ama kitabın içeriği ile ilgili hiçbir bilgim yoktu, iyi ki de yokmuş, her şeyin tamamen sürpriz olması kitabı okurken daha çok zevk veriyor.

Kendi gemine kaptanlık edemiyorsan hangi yanlış limana vardığına şaşırmamalısın. 

  Kitap birbirinden farklı bir kaç karakterin etrafında dönüyor, her karakter ayrı ayrı düşünelerek yazılmış ve hepsi de iyi kurgulanmış karakterler. İşte bu karakterlerimiz aracılığı ile yazar hayatı, ölümsüzlüğü, aşkı ve insanın yaşam yolculuğunu irdeliyor. Yazar bir çok açıdan oldukça etkileyici ve dikkat çeken çıkarımlar yapıyor ve kitabın karakterleri aracılığı ile size bir çok şeyi sorgulatabiliyor.

Tabii... Hayatatta üzüntü pek boldur. Ölüm de ek bir üzüntüdür. Korku, kaygı, suçluluk, hatta biraz nevroz, hayatın kabul etmesi zor gelen bu sonucunda doğal tepkilerdir. Ama seçilecek yol, bu tepkileri fazla ciddiye almamaktır. 

  Parfümün Dansı'nı genel olarak beğendim, güçlü bir karakter tablosu var ve hikaye örgüsü de oldukça iyi hazırlanmış, işin içine yazarın hayat-ölüm gibi konular üzerine düşünceleri de girince kitap okuması çok zevkli bir edebiyat şölenine dönüşüyor. İlk yarıda bunu çok güçlü hissetsem de sona doğru o kadar zevk almadığımı da belirteyim ve en sondaki öte dünya ile ilgili bölümü de hiç sevmedim, bir de yazar cinsel ilişkilere sanki gereğinden fazla yer ayırmış gibiydi. Yazarın kendine özgü tarzını sevdim, kitaptaki bağlantılar oldukça hoşuma gitti, üzerine çalışılmış bir kitap olduğunu oldukça iyi gösteriyor. Okuduğunuza pişman olmayacağınız, güçlü bir kitap.

Alıntılar

Doğmak ve ölmek kolaydı. Zor olan hayatın kendisiydi. 
Kendi gemine kaptanlık edemiyorsan hangi yanlış limana vardığına şaşırmamalısın. 
Eğer dünyanın gündüz kadar geceye de ihtiyacı varsa, ruhun da aydınlığı dengelemek için karanlığa ihtiyacı olması gerekmez miydi? 
Küçük mucizeleri kabul ettiğimiz zaman kendimizi büyük mucizeleri hayal edebilecek yeterlilikte hissederiz. 
İnsanları sınırlayan insanlardır. 
Galiba ölüm insanı birden fazla yolla mahvedebiliyor. Yaşarken bile yenebiliyor insanı. 
Tabii... Hayatatta üzüntü pek boldur. Ölüm de ek bir üzüntüdür. Korku, kaygı, suçluluk, hatta biraz nevroz, hayatın kabul etmesi zor gelen bu sonucunda doğal tepkilerdir. Ama seçilecek yol, bu tepkileri fazla ciddiye almamaktır. 
Sırf uzun ömür için, uzun ömür istemek insanı sınırlayan bir tutkudur.

Puanım


9 Nisan 2017 Pazar

Okumak İstediğim 6 Seri | Pazar 6'lısı


 
Geçen hafta da zaman olmayınca katılamamıştım, bugünse ne zaman buldum ne de hatırlamıştım. Ta ki Esseve Rin'in yazısını görene kadar. :D Onun yazısına da buradan ulaşabilirsiniz.

  Serileri Nisan başlıklarını gördüğüm sıralar belirlediğim için bugün sadece yazıyı derliyorum, işte okumak istediğim serilerden 6 tanesi (okumak istediğim çook seri var, 6 ne ki? :D);

1- Lightbringer - Brent Weeks

Türkiye'de henüz çıkmadı seri, ne zaman çıkacak bilmiyorum ama merakla bekliyorum. Yayınevlerinin fantastik kurguya ağırlık vermeleri lazım bence. :D

2- Reckoners - Brandon Sanderson

Serinin ilk kitabı Steelheart'ı daha önce aldım beni bekliyor, umarım kısa zamanda okuyabilirim çok merak ediyorum.

3- Kuzgunun Gölgesi - Anthony Ryan

Beğeneceğime inandığım serilerden biri, hakkında hiç fikrim yok ama sezgilerim beğeneceğimi söylüyor. Umarım yanılmam. :D

4- Jason Bourne - Robert Ludlum

Satışta kitabını bulamadığım ve bir kaç yıldır peşinden koştuğum bir seri, ne zaman okuyabilirim bilmiyorum da okuyabilirim bir gün umarım.

5- Gölgelerin Efendisi - John Flanagan

Fantastik kurguyu çok seviyorum, bu türde hangi kitabı görsem merak ediyorum. Bu seriyle ilgili yorumlar da güzel, bakalım ne zaman okuyabilirim.

6- Diskdünya - Terry Pratchett

Ne çok seri var ya. :D Bu seriyi de sürekli görüyorum, kısa zamanda okuyabilirim umarım. :)

Benim listem bu şekilde, aslında uzatabilirim ama olsun böyle de güzel. Umarım çok bekletmeden bu kitapları okuyabilirim. :)

5 Nisan 2017 Çarşamba

Kış Şenliği Sonuçları


Bugün Kış Şenliği'nin sonuna geldik, güzel bir şenlik oldu benim için. Okumadığım kitapları okumuş oldum, ama listeye göre  davranmakta zorlandım, liste dışında dört kitap okumuşum mesela. :D


1. Kategori(10 puan): İsminde kış mevsimini çağrıştıran bir kelime geçen veya olayların kışın geçtiği bir kitap 
Kitap Hırsızı - Marcus Zusak /Martı Yayınları (574 sf.)

2. Kategori(10 puan): Mektuplardan veya anılardan oluşan bir kitap 
Milenaya Mektuplar - Franz Kafka /Panama Yayınları (400 sf.)

3. Kategori(10 puan): İsminde bir şehir adı olan bir kitap 


5. Kategori(10 puan): Beyazperdeye aktarılmış bir kitap 
Baba - Mario Puzo /E Yayınları (488 sf.)

6. Kategori(10 puan): Bir şiir kitabı
Fuzuli ve Türkçe Divanı'ndan Seçmeler - Hasibe Mazıoğlu /Kültür Bankası Yayınları(247 sf.)

7. Kategori(10 puan): İsminde bir hayvan ismi olan bir kitap 
Yarasa - Jo Nesbo /Doğan Kitap (392 sf.)

9. Kategori(10 puan): 100 Temel Eser listesinden bir kitap
Babalar ve Oğullar - İvan Turgenyev /Can Yayınları(264 sf.)

10. Kategori(10 puan): Kategorilerden bağımsız canınızın istediği bir kitap
Çağların Kahramanı - Brandon Sanderson /Akılçelen Kitaplar(592 sf.)

11. Kategori(10 puan): Klasik Eserlerden bir kitap 
Kendine Ait Bir Oda - Virginia Woolf  /Kırmızı Kedi Yayınevi (128 sf.)

12. Kategori(10 puan): Korku/Gerilim türünde bir kitap 
Tek Başına - Lisa Gardner  /Martı Yayınları (500 sf.)

13. Kategori(10 puan): En Sevdiğiniz yayın evinden bir kitap
Şimdi ve Daima - Ray Bradbury /İthaki Yayınları(312 sf.)

15. Kategori(10 puan): 200 sayfadan kısa bir kitap 
Vahşetin Çağrısı - Jack London /İthaki Yayınları(107 sf.)

17. Kategori(10 puan/hepsini okuyana ekstra 40 puan): Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap  [Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı]
Kitap Kahve Kırmızı Kalem - Ferdi Bişkin /Elma Yayınevi (224 sf.)
Kirpinin Zarafeti - Muriel Barbery /Turkuvaz Kitap (280 sf.)
Tüm İnsanlar Ölümlüdür - Simone de Beauvoir /Turkuvaz Kitap (428 sf.)
Ruhsal Zeka - Muhammed Bozdağ /Nesil Yayınları (306 sf.)

18. Kategori(10 puan/hepsini okuyana ekstra 40 puan): Baş harfleri alfabeye göre sıralanan 4 kitap 
Anayurt - R.A Salvatore /İthaki Yayınları (328 sf.)
Bulantı - Jean-Paul Sartre /Can Yayınları (264 sf.)
Can Dostum - Philippe Pozzo Di Borgo /Tukuvaz Kitap (224 sf.)
Çöl Mızrağı - Peter V. Brett /Epsilon Yayınları (783 sf.)

19. Kategori(10 puan/hepsini okuyana ekstra 40 puan): Aşağıdaki ülkelerde doğmuş yazarlardan birer kitap  [Çin, Amerika, Japonya, Almanya ]
Parlayan Sözler - Brandon Sanderson /Akılçelen Kitaplar (1016 sf)

20.Kategori(10 puan/hepsini okuyana ekstra 30 puan): Türk yazardan bir üçleme veya aynı seriye ait üç kitap.
Berserk 1-2-3 /İnternetten Okudum/ (244-233-233 sf.)


Puanlama:
Kitap: 24 x 10 = 240
Ekstra: 40 + 40+ 30 = 110
Sayfa Sayısı: 8795 = 87
Toplam =  437 Puan

Şenliğe katılamak güzeldi, kazanma gibi bir umudum yoktu çünkü listelere göre davranamıyorum ben. Okuduklarımı listeye uydurmak bile zor oldu. :D


Çöl Mızrağı (İblis Döngüsü #2) - Peter V. Brett | Kitap Yorumu



Orijinal Adı:The Desert Spear
Seri: The Demon Cycle #2
Önceki Kitap: Dövmeli Adam
Sonraki Kitap: Günışığı Savaşı
Yayınevi: Epsilon Yayıları
Sayfa Sayısı: 783
Baskı Yılı: 2013
Goodreads Puanı: 4.24  (56,323 Oy)


Yorum

  Herkese merhaba! Dün gece uğraştım ve Kış Şenliği'nin son kitabını da yetiştirdim ve yorumu şimdi yazabiliyorum.

  İblis Döngüsü'nün ilk kitabı Dövmeli Adam'ı sevince ikinci kitaba başlamıştım ama ilk sayfalar o kadar sıkıcıydı ki ara ara okuyarak 250 sayfayı aylar içinde anca bitirdim, neden bu kadar sıkıldım bilmiyorum ama sanırım aşağıda değindiğim yazarın Arap'lara karşı olan tutumundan dolayı.


İyi Yanları Kötü Yanları
  • Genel kurgu ve hikaye güzel,  geceleri meydana çıkan iblislerin insanların düşmanı olması ve iki tür arasındaki sonsuz savaş
  • İyi kurgulanmış karakterler var, Arlen, Leesha, Jardir gibi baş karakterler hem güçlü hem de iyi kurgulanmış
  • İlk kitapta keşke yazar flashbacklerden yaralansa demiştim, bu kitapta yararlanmıştı bu iyi bir katkıydı
  • Yeşildiyarlılar ve Çöl insanları kitaba renk katan farklı insanlar
  • Büyü sistemi ilk kitapta hoşuma gitmişti ama bu kitapta yazar oluşturduğu sistemin tek yönlü olmadığını ve oldukça güzel bir şekilde kurguladığını gösterdi. Rünlere benzeyen muhafaza sistemi ve bunun geniş kullanım alanlarını gayet iyi kurgulamış, bu çok hoşuma gitti
  • Yazar hikaye için iyi bir çıkış noktası oluştursa da aynı şekilde devam ettiremiyor, hikayenin akışı sürekli aşk-entrika üçgenine bağlıyor
  • Yazar karakterleri iyi kurgulasa da kişilik özelliklerine sadık bir şekilde davranmalarını sağlayamıyor
  • Flashbacklerin olduğu ilk 250 sayfa çok sıkıcıydı, aylardır o sayfaları bitirmeye çalışıyorum
  • Çöl insanlarını sevmiyorum, yazar onları Araplara çok benzer bir şekilde yazmış ve genel olarak da kötü özellikleri ön plana çıkararak, giyim tarzları, bir çok kültürel özellikleri, dış görünüşleri itibari ile tamamen Araplara benzeyen bu insanları yazar çok kötü ve bağnaz olarak gösteriyor ki bu bana kültü saldırısı gibi geliyor ki böyle şeylerden nefret ederim
  • Yazar tüm kitaplarda aynı bir kaç karakteri kullanacak gibi görünüyor, kitap tüm dünyada geçiyor ama yazar sadece bir iki karaktere takılıp kalmış durumda, daha çok ve daha doğal karakterler gerekiyor

  Kitabın iyi yanlarıyla kötü yanları birbirine denk bir şekilde ilerliyor, seriye devam etsem mi etmesem mi karar veremedim. Genel olarak güzel bir seri olsa da yazar onu biraz boşa harcıyor bu yüzden kararsızım devam etmekte, yine de merakıma yenilip okuyabilirim, ileride ne olacak diye düşünmeden edemiyorum. Son olarak seri biraz pahalı, kitapları 25-30 tl arasında değişiyor, seri bu fiyata değer mi derseniz çok sanmıyorum.
  Son olarak yazarın ırklar arasındaki tutumu bu kadar rahatsız etmeseydi beni puanım daha yüksek olurdu.

Puanım



4 Nisan 2017 Salı

Ruhsal Zeka - Muhammed Bozdağ | Kitap Yorumu


Orijinal Adı: Ruhsal Zeka 
Seri: Yok
Yayınevi: Nesil Yayınları
Sayfa Sayısı: 306
Baskı Yılı: 2002
Goodreads Puanı: 3.77  

Arka Kapak Yazısı

Maddi güzelliğinizin arkasında gizlenen muhteşem mananızı keşfettiniz mi? Görünmez bir El'in, şans, kaza, içgüdü, ilham görüntüsüyle hayatınızı yönlendirdiğinin farkında mısınız? Neler oluyor?

Evrene hükmeden gizli bir El, damlalardan bebekler, kelebekler, çiçekler, dağlar, denizler, gözler, gönüller tasarlıyor. O'nu tanıdınız mı? Hayata gülümsediğiniz günden beri kalbinizle konuşan o gizli El size ne diyor olabilir?

Ruhsal Zekâ'yı okudukça, kalbinizde yükselen bir güneş, çevrenizde gülümseyen siluetleri gecenin karanlığından kurtaracak. Çalışkan, ümitli, heyecanlı, huzurlu, kanaatkâr, ısrarlı, zeki, sevimli bir sonsuzluk yolcusu olduğunuzu hatırlayacaksınız.
İnancın, iyi niyetin, olumlu duygunun, ısrarın, kanaatkârlığın, ruhsal etkileşimin gücünü ve ilahî iradeyi keşfetmeye hazır mısınız? Ruhsal Zekâ, gizli bir El'in görünmez planının, maddeci bilimin göremediği sırrını açıklıyor. O gizli El'e dost olmayı seçerseniz, evrenin kalbine girersiniz.

İşte bazı okuyucu yorumları:
- "Hiçbir kitabı bu kadar meraklanarak okuduğumu hatırlamıyorum."
- "Başarı yolcularının aklına kıvılcımdan öte bir ateş bırakıyor."
- "İnsanı öyle anlatıyorsunuz ki kendime hayran kaldım."
- "Bir kitaba böylesine bağlanacağımı düşünemezdim."

Hayat bilgeliği sizi bekliyor. Bu kitaba, basıldığından beri gösterilen muhteşem ilginin sırlarını siz de keşfedin. Engelleriniz merdivenleriniz olsun. Kale gibi bir nur çevrenizi kuşatsın. İnanıp direnin ki, ıssız çölün sessiz kuyusuna da düşseniz, ilahî yardım size gönderilsin.

Yorum

  Kitabı henüz bitirdim ve sıcağı sıcağına yazıyorum. Bir kaç yıl önce kitabın adını görünce ruhsal zeka neymiş daha önce duyamamıştım diyerek almış bir türlü de okumamıştım. Kitaplıkta oradan oraya da savruldu ama nedense elim gitmemişti. Kış Şenliği için hangi kitabı okuyayım derken bu gözüme çarptı ve okumaya başladım.

  Kitap Ruhsal Zeka'yı, bizim Yaratıcı ile olan bağlantımızı irdeliyor ve 7 maddede onu nasıl verimli kullanacağımızı açıklıyor. İçindekilerin çoğu zaten gündelik hayattan bildiğimiz şeyler, yazar bunların ruhsal zeka  ile olan bağlantısını açıklıyor. Geri kalanı da yine bildiğimiz ama çoğunlukla gözden kaçırdığımız bilgilerdi.

  Bu konularda, daha önce çok fazla şey okumuş olduğum için kitap beni okurken baya sıktı diyebilirim. Ruhsal Zeka başlığı altında olmadan içindeki yazılara benzer kitaplar ve makalelerden bolca okuduğum için bu kitabı okurken neredeyse hiç yeni bir şeyle karşılaşamadım, hem bu durum hemde yazarın dili yüzünden kitabı sevemedim. Bir an önce bitse isteğiyle okuduğumu da itiraf etmeliyim. Sanırım kitaptan daha fazla bilimsel araştırma verisi bekliyordum ama hiç böyle bir şeyle karşılaşmadım, bu da etkileyiciliğini azaltıyor ne yazık ki.

  Bugün olsa bu kitabı muhtemelen almazdım ama daha önce aldığım için okumuş oldum. Kitap kötü değil ve insana ilham verecek çok fazla noktaya parmak basıyor, kitaba kulak verirseniz oldukça faydalı sonuçlar alınabilir. Ancak ben yazarın dilinden hoşlanmadım, neden bilmiyorum ama rahatsız etti beni, belki de sürekli kendinden örnekler vermesinden dolayıdır. Yazarın başka kitabını okumayı düşünmüyorum.
 

Alıntılar

Başaranlar, önce inandılar, sonra yaptılar; başaramayanlar ise, önce yapıp sonra inanmayı deniyorlar. 
Hayatınız, yapamayacağınıza inandıklarınızla hapsedilecektir. Hayali sınırlarınızı aşamayacaksınız. 
"Yapamazsın, başarılamaz" derler. Çünkü onlar pek çok başarısızlık yaşadılar, kendi sınırlarını biliyorlar ve herkesi o sınırların içine hapsetmek istiyorlar. 
Mantık size engellerinizi, inançsa desteklerinizi gösterir. 
Ne kadar eminseniz, sezgileriniz, tahminleriniz veya rastgele tercihleriniz o kadar isabetli olacaktır. 
Nereye gideceğini bilmeyen kişinin nereden gideceğini sorması anlamsızdır.

Puanım


Bulantı - Jean Paul Sartre | Kitap Yorumu


Orijinal Adı: La Nausee
Seri: Yok
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 264
Baskı Yılı: 2013
Goodreads Puanı: 3.91  (58,492 Oy)

Arka Kapak Yazısı

Jean-Paul Sartre, yirminci yüzyıla damgasını vurmuş bir yazar. Bulantı, bu büyük yazarın başyapıtı sayılıyor. Bu önemli kitabın başarısını, biçim ve teknikle getirdiği öz arasında ustaca sağlanmış denge ve bireşimde aramak gerekir. Geleneksel roman anlayışından ayrılan bu roman, Varoluşçu düşüncenin de temel kitabıdır.


Yorum

  Varoluşçuluk felsefesine ilgi duyduktan sonra, bu konuda yazılmış en iyi kitaplardan biri ve Sartre ile tanışmak için mükemmel bir fırsat olunca bu kitabı almıştım.

  Bulantı öyle oturayım okuyayım biraz kitaplardan değil, oturup yoğunlaşılması gereken, okudukça üstüne düşünülmesi gereken kitaplardan. Kitabın anlatıcısı ve baş karakteri olan Bay Roquentin'in ağzından onun hayata olan bakışını ve bulantısını  okuyoruz, yazar bu sayede hem hayatı ve oluşu irdeliyor hemde sizi varoluşçuluğa hazırlıyor.

  Sartre'ın hayat ve varoluşla ilgili incelemelerini genel olarak zevkle ve katılarak okudum ve okurken sürekli sonunu nasıl bağlayacağını merak ettim. Yazar kitabın sonunu da kitaba yakışır bir biçimde getirdi ve ne eksik ne fazla, felsefesi ile ilgili aktarmak istediklerini aktardı ve bıraktı.

  Her ne kadar bir varoluşçu olmasam da kitabı okumaktan büyük zevk aldım, kitap su gibi akmadı ama okudukça Roquentin karakteri ile bende hayatı ve varoluşu inceledim, kendi penceremden de baktım ve kendime göre sonuçlar çıkardım. Kitabı ne geç ne de erken okudum, tam zamanında okumuş gibi hissediyorum ve merak eden hereksin de okumasını tavsiye ederim. İyi okumalar. :)

Alıntılar

Özgürüm: Hiçbir yaşama nedeni kalmadı artık bana denediğim bütün nedenler beni bıraktı; başkalarını da tasarlayamıyorum. 
Yalnızken insanın içinden gülmek gelmiyor pek. Gördüklerim benim için keskin, hatta yırtıcı, ama katışıksız bir anlam taşıyordu. 
Bu sevinçli, akıllı uslu insan sesleri arasıda yalnızım. Bütün bu adamlar, vakitlerini dertleşmekle, aynı düşüncede olduklarını anlayıp mutluluk duymakla geçiriyorlar. Aynı şeyleri hep birlikte düşünmeye ne kadar da önem veriyorlar. Bakışı içe dönük, balık gözlü, kimsenin kendisiyle uyuşamadığı adamlardan biri aralarına karışmaya görsün, suratları hemen değişir. 
Yaşarken başımızdan bir şey geçmez. Dekorlar değişir, kişiler girer çıkar yalnız. Başlangıçlar da yoktur; günler anlamsız bir şekilde birbirine eklenir durur. Başlangıç olmadığı gibi son da yoktur. 
Hiçbir şey değişmedi, ama yinede her şey başka bir biçimde var olup gidiyor. Anlatamıyorum. Bulantıya benziyor bu, ama aynı zamanda onun tam tersi. 
Dünya mı böyle dertop oldu, yoksa şekiller ve sesler arasında bu kadar güçlü bir birlik kuran ben miyim bilmiyorum. Çevremdeki nesnelerin neyseler ondan başka bir şey olduklarını bile kavrayamıyorum. 
Yalnızdım, ama bir kente yürüyen ordu gibiydim... 
İnsanların küçücük renkli dünyalarında bir olay, ancak başka bir gerçeğe göre saçmadır; yani kendisine eşlik eden durum ve koşullara göre saçmadır. 
Varoluş uzaktan uzağa düşünülebilecek bir şey değildir. Sizi birden kaplaması, üzerinizde duraksaması, kıpırdamaz koca bir hayvan gibi yüreğinizin üstüne çökmesi gerekir... Ya da hiçbir şey yoktur artık. 
Varoluş, insanın sıyrılamadığı bir doluluktur. 
'Ben' deyince bir boşluk duygusuna kapılıyorum. Öyle unutulmuşum ki, kendimi iyice hissetmek elimden gelmiyor. Benden kalan bütün gerçeklik, var olduğunu hisseden varoluş sadece. 
Geçmişim, uçsuz bucaksız bir delikten başka bir şey değil artık.

Puanım


1 Nisan 2017 Cumartesi

Yazar Önerisi #2 - Jodi Picoult | Öneri Atölyesi


  Evet arkadaşlar bu haftaki öneri köşemizde bir yazardan bahsedeceğim. Jodi Picoult'tan kısaca bahsettikten sonrasında okuduğum eserlerini de kısa kısa tanıtacağım. Okumadığım eserleri için bir fikrim olmadığından, onlardan bahsetmeyeceğim. 


 Jodi Picoult Kimdir?
İlgili resim   Amerika'nın New York kentinde doğan 50 yaşındaki yazar, Princeton Üniversitesi'nde yazarlık üzerine eğitim almıştır. Seventeen gibi ünlü dergilerde köşe yazıları ve hikayeler yazan yazarımız daha sonraları Harvard'da master da yapmıştır.

   Nineteen Minutes adlı eseri ile yazarlık kariyerine tam anlamıyla başlamış olan yazar, Kız Kardeşim İçin adlı romanı ile büyük bir çıkış yaparak, son yılların en çok satan yazarı haline gelmiştir.

   Biyografik bilgileri bir kenara bırakıp ben kendi tanıdığım Picoult'tan bahsedecek olursam, kaliteli dramlar ondan sorulur. Eserlerinde ağırlıklı olarak hastalıklarla ilgili teknik bilgiler yer alır. Bunun yanı sıra hukuk eğitimi görmüşçesine eserlerinde davalara ve avukatların savaşına bolca yer verir. Mutsuz sonlara ve şaşırtmacalara pek bir düşkündür. Kelime seçimleri güçlü, tasvirleri kaliteli ve kurgusu ilgi çekicidir. Üstelik de eserlerinde tüm karakterlerin gözünden yazarak bambaşka yönlerden kitabı okumanızı sağlar. Gelin şimdi de eserlerine bir göz atalım. :)

bir daha bak jodi picoult ile ilgili görsel sonucu

1)Bir Daha Bak (Second Glance): Bir hayaletin gizemli öyküsü ve tarihte kaybolmuş birtakım sırların gün yüzüne çıkışını anlatan mükemmel bir roman. Gizemli Vermont kasabasında çeşitli efsanelerden kopup gelen bir tür gizem, kasabaya musallat olur. Tüm bu gizem ve gerilimin içinde aşkın büyüsü ve gerçekliği sizi çarpabilir. Sonu ise son derece şaşırtıcı. Severek okuyacağınızdan emin olduğum bir kitap. Jodi'nin ilk okuduğum romanı. Esma sayesinde okumuştum. O çok beğenmişti çünkü. Gizem, gerilim,  dram, aşk ne ararsan var bu kitapta. Ters köşeleri de bol bir kitap. Mutlaka okumanızı tavsiye ederim. :)

bir daha bak jodi picoult ile ilgili görsel sonucu

2)Kız Kardeşim İçin( My Sister's Keeper): Üç güzel çocuktan oluşan mükemmel bir aile. Bu ailenin büyük kızı Kate, nadir görülen bir kan hastalığına sahip. Bu hastalığın kontrol altında tutulabilmesi içinse yapılması gereken tek şey uygun ilik ve kanın bulunması. Ona bunu sağlayabilecek tek şey ise onunla aynı genetiği taşıyan, özel üretim bir kardeş. Küçük kardeş Anna, ablası için türlü fedakarlıklar yapıp sayısız ameliyatlar geçirse de bu süreç onu eninde sonunda yıpratıyor ve tüm ailesini kökünden etkileyecek, herkesi yıpratıcı bir sürece sokacak kararlar alıyor. Ama kitabı okurken onu suçlayıp yargılayamıyorsunuz bile. Hastalığa tek bir kişi sahip olsa bile tüm ailenin bundan nasıl etkilendiğini, hayatlarının ne denli diken üstünde geçtiğini anlatan ve bunu yaparken de fedakarlıkları, bencillik kavramını ve daha nice şeyi sorgulatan bir kitap. Oldukça şaşırtıcı noktalar var ve sonu da oldukça şaşırtıcı. Eğer gerçekten kaliteli bir dram okumak istiyorsanız, en başta önerebileceğim kitaplardan birisidir. En sevdiğim ve en etkilendiğim Jodi Picoult romanıdır zaten. Ne kadar etkilendiğimi kitap yorumuma tıklayarak görebilrisiniz. Mutlaka okuyun derim.
 => Kız Kardeşim İçin Kitap Yorumu İçin


bir daha bak jodi picoult ile ilgili görsel sonucu

3)Hikayeci (The Storyteller): Jodi Picoult'un hastalık ve aile dramı temalı kitaplarından sıyrılıp biraz daha tarihe uzanan, kaliteli bir savaş ve gerilim romanı diyebiliriz Hikayeci için. Yakın zamanda okumuş olduğum bu kitabında, Nazilerin zulümlerinden geçip hayata tutunmayı başarmış bir kadının öyküsü bir yandan bizi  tarihin o korkunç günlerine götürürken, diğer yandan modern dünyada kadının genlerini ve hatta kaderini taşıyan güzel torununun yaşadığı vicdan muhasebesini dile getiriyor yazar. Son derece sürükleyici ve gerçeklere dayalı olan bu roman bizlere birçok şeyi sorgulama fırsatı sunuyor. Affetmek kavramının özü, insanlık nedir sorusu, geçmişinle ve kendinle yüzleşme çabası, gerçek mutluluğa ulaşmanın bedeli gibi şeyler kitapta verilmek istenen mesajların başında geliyor. Geçmişle geleceğin iç içe geçtiği bu harika romanda aksiyon, dram, gizem ne ararsan var. En sevdiğim Jodi romanlarından birisidir. Kaliteli bir Nazi romanı arayanlar için ilk sırada önereceğim kitaplardan diyebiliriz. Daha detaylı yorumlar için buraya tıklamanız yeterli. :)

bir daha bak jodi picoult ile ilgili görsel sonucu
4)Cam Çocuk (Handle With Care) : Bir çocuk düşünün. Doğduğu andan beri çok nadir görülen bir hastalığa sahip. Kırılgan ve aşırı hassas kemikler. Anne karnında başlayan ağrılı süreç, hayatı boyunca onu attığı her adımda dikkatli olmasını gerektirecek yorucu bir yolculuk ile devam ediyor. Yaşıtı olan tüm çocukların yaptığı gibi top oynamak, buzda kaymak, okula gidip gelmek, tek başına yürüyüşe çıkmak, parka gitmek şurada dursun ani bir hareketle yatakta dönmenin veya yürürken bir adımı çok hızlı atmanın bile ona milyonlarca kırık kemiğe mal olacağı, hayatı hastanelerde geçen bir çocuk düşünün. Ve malesef ki bu hastalığın bir tedavisi yok. Tüm bu süreçte ihmal edilen ve bu yüzden psikolojik bazı sorunlar yaşayan bir diğer kardeşi düşünün. İlk başta Kız Kardeşim İçin'i hatırlatan bu eserde birçok farklılık var. Yinede hastalıklar, yargısal süreçler, aile sorunları, kitabın sonu, verilmek istenen mesajlar gibi birçok konuda ortak noktalara sahip. Yazar tekrara düşmüş bile diyebiliriz. Empati kurduğunuzda sizi göz yaşlarına boğacak, gerçeklerle iç içe geçmiş, güzel bir dram okumak isterseniz adresiniz bu kitap olabilir. Detaylı yorumlar için tık tık. :)


bir daha bak jodi picoult ile ilgili görsel sonucu

5)Eve Dönüş Şarkısı (Sing You Home): Eşcinsel eğilimlere sahip iki insanın kimliğine çıkan yolculuğu daha sonra birbirleri ile karşılaşmalarının ardından son derece hız kazanan bir hukuk mücadelesine çevriliyor. Toplumun belli kesimleri tarafından ezilen ve arka plana atılan eşcinsellerin haklarını arayışını anlatan bir kitap. Bu kitapta eşcinsellik konusunun yanı sıra aile düzeni, kilise ve toplum baskısı, hukuki sistemler gibi konulara da değiniliyor. Yine bir avukat ve dava sürecinden bahsedildiğini bu kitapta da söylemek mümkün. Pek ilgi alanıma giren bir konu olmamasına rağmen okumuş bulundum ve çok da rahatsız edici bir kitap olduğunu düşünmüyorum. Okumak isteyen için bu konuya farklı bir bakış açısı getirecek cinsten bir kitap. Daha geniş bir yoruma şu linkten ulaşabilirsiniz. :)

 

   Bir Öneri Köşesi'nin daha sonuna geldik. Kısacası Jodi Picoult gerçekten okunmaya değer bir yazar. Bazı eserlerini daha çok sevdiğimi yukarıda belirttim. Eğer onu okumaya başlamak istiyorsanız daha çok sevdiğimi belirttiklerimi öneririm. Şimdiden iyi okumalar. Bir sonraki öneri haftasında görüşmek dileğiyle. :)