15 Haziran 2016 Çarşamba

İstanbul Kahini - Michael David Lukas | Kitap Yorumu

Orijinal Adı: The Oracle of Stamboul
Seri: Yok
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Sayfa Sayısı: 333
Baskı Yılı: 2011
Goodreads Puanı: 3.50  (2,336 Oy)

Arka Kapak Yazısı

Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemini, Sultan II. Abdülhamit'in danışmanı küçük yahudi kızı Eleonora Cohen'in gözlerinden keşfedin.

Yorum

  Herkese Merhaba! :) İstanbul Kahini'ni iki gün önce bitirmiş bilgisayarım bozulduğu için yorumlayamamıştım, içimde kaldı yorum çünkü kitapla ilgili değinmek istediğim bazı noktalar vardı. Bilgisayarımı formatladım ve şimdi yorumumu yazmaya hazırım. :)

  İstanbul Kahini kütüphanede dikkatimi çeken bir kitap oldu, bir yabancının gözünden Osmanlı'yı, İstanbul'u okuma fikri ilgimi çekince kitabı aldım ve başladım. Kitabı bitirdikten sonra da iyi ki bu kitaba para vermemişim dedim, normalde sevmesem de verdiğim paraya acımam ancak bu kitapta acırdım. Sebeplerine gelecek olursak, maddeler halinde sıralamak istiyorum.


  1. Kitap Eleonora adlı sekiz yaşlarında üstün yetenekli bir kızın İstanbul'a gelmesini ve Sultan II. Abdülhamit ile yollarının kesişmesini anlatıyor. Ancak kitapta bir konu bütünlüğü ve anlatılmak istenen bir şey yok, en azından ben bulamadım, kitabı bitirdim ve ne oldu şimdi dedim. Kitap herhangi bir olayı anlatmıyor, herhangi bir sonuca ulaşmıyor, Eleonora'nın hayatını ve İstanbul gözlemlerini anlatıyor.
  2. Belirli bir konu olmasa da zamanının İstanbul'unu yabancı bir yazarın gözünden görme fikri size çekici gelebilir ancak yazar İstanbul'a bile çok az değiniyor, Eleonora'nın kişisel sorunları ve sonuca ulaşmayan bir sürü olaylar dizisi okuyorsunuz da okuyorsunuz. İstanbul'u o zamanda görmek isterseniz uygun bir kitap olmaz derim.
  3. Kitabın adı insanda kehanet-gizemle ilgili beklentiler uyandırsa da öyle bir şey söz konusu değil, sizi yanıltmasın, beni yanılttı.
  4. Ve benim kitapta en sevmediğim nokta. II. Abdülhamit'in yazılış tarzı, yazar bu konuda hiç iyi bir iş çıkaramamış. Yazar Sultan Abdülhamit'i iradesi zayıf, dini yönü pek kuvvetli olmayan biri gibi betimlemiş ancak Sultan hiçte öyle biri değil. Yanlış mı hatırlıyorum diye bir kez daha araştırdım ve Sultan Abdülhamit'in oldukça dinine bağlı biri olduğunu bir kez daha öğrendim. 
           Bu konuda küçük bir örnek vermek istiyorum, kitabın 180-181'inci sayfalarında Ramazan ayında çok acıkan sultan küçük bir çocuk gibi mutfağa girip baklava aşırarak orucunu bozuyor. Dinine çok bağlı bir insanın küçük bir açlığa dayanamayıp orucunu bozma ihtimali çok düşük (araştırdım padişahla ilgili böyle bir şüphe de yok, yazar neye dayanarak yazmış anlamadım.) yazarın bu hamlesi de oldukça gereksizdi. Okumak isterseniz Sultan'ın orucunu bozduğu bölümü aşağıdaki fotoğraflardan okuyabilirsiniz.


  Karakterler (II. Abdülhamit hariç) genel olarak iyi yazılmıştı, başkarakter Eleonora okuması zevkli bir karakterdi, zeki, okumayı seven ve hızlı öğrenen küçük bir kız. Yazarın kitabın sonunda söylediği gibi herkesin kendiden bir parça bulabileceği gibi bir karakter.

  Velhasılıkelam, kitap size vadettiği hiçbir şeyi tam olarak veremiyor, konu, olaylar, İstanbul'a bakış hepsi eksik ve tatmin edici olmaktan uzak. Kitap akıcı olsa da anlatılan belli bir şey olmayınca bir süre sonra sıkıyor, karakterler iyi denebilecek şekilde yazılmış olsa da, yazarın  II. Abdülhamit için çizdiği portreyi hiç sevmedim ve bu da puanımı oldukça ekledi. Aslında 2 puan verecektim ancak padişahın kitaptaki yerinden dolayı 1'de karar kıldım. Okumaya değer bir kitap mı bilmem, (benim için değildi), yine de merak ederseniz seçim sizin tabii ki. İyi okumalar. :))

Alıntılar

Kendi kalbinin sesinden daha akıllı bir bilge yoktur. 
Herkes, bir noktada bu dünyadan ayrılmak zorundaydı, ama gitmeye kim hazırdı ki? 
Uyuyakalmak, uyanmak ve bu soruları birkaç saat için kafasından uzaklaştırmak istiyordu. 
Sessizlik, altında kendini gizleyebileceği kalın bir giysi gibiydi.

Puanım




0 yorum:

Yorum Gönder